Demokrasi, toplumun kendisiyle ilgili kararlara katılım sürecidir. Temsili demokrasinin küresel krizinden çıkış ancak katılımcı siyaset ile olabilir.Toplumun özellikle sessiz çoğunluğunun siyasete ve siyasetçiye yönelik güvensizliği katılımın önündeki en büyük engeldir.Bu güven bunalımından kurutulup aktif yurttaş ve örgütlü toplum bilinci ile siyasete müdahil olmak kaliteli bir demokrasinin sorun çözme kapasitesini de artıracaktır. Helalleşme tartışmaları ve ittifak arayışları toplumun siyasete yönelik umudunu güçlendirip beklentisini artırabilir mi?
Yine meşhur ifadeyle “yetmez ama evet”.
Bu durumda neden sorusundan ziyade nasıl sorusuna odaklanmamız lazım.
Nasıl bir hellalleşme sorusu, kiminle, hangi konularda, ne sonuç elde etmek için sorularını beraberinde getirir.
İster iktidar ister muhalefet tarafından gündemleştirilsin helalleşmenin toplumsal psikolojik zemini ile hukuk boyutunu karıştırmadan tartışmalıyız. Sonu yüzleşme, empati geliştirme, birbirimizi affetme ve toplumsal barışı tesis etmeye gitmeyen “helalleşme” halının altına süpürme ve üstünü örtmeye hizmet eder.
İttifak arayışlarında da iktidar için başka muhalefet için başka bir tutum sergilemek bizi ilkesel etik politikadan uzaklaştırır. İttifaklara yüklenen anlam partilerin buluşmasından öte toplumsal buluşma ise hesap ve planlamayı bu eksende yapmaya mecburuz. Siyasi partiler toplumun siyasete katılımını kolaylaştırıp güçlendirdiği ölçüde değerlidir. Tersine toplumu kamplaşma ve pasifize etme kısır döngüsüne mahkûm eden parti kültürümüz yeniden sorgulanmalıdır. Toplumu gerilimle motive etmek ya da siyasetin dışına itmek alışkanlık haline dönüşmüş.Bu sarmaldan çıkış için cesur liderlik, ezber bozan söylemler ve parti içi statükolara teslim olmamak gerekir. Sanki toplumu partiler tarafından parsellenmiş bir alan gibi görme tercihi yanıltıcı hatta şok edici hayal kırıklığına sebep olabilir.
Parti tabanlarının korkuları yenmede profesyonel siyasetçilerden çok ilerde olduğu bir toplumsal psikoloji ile karşı karşıyayız.
Önyargı ve korkulara teslim olmuş bir siyasal alan için özeleştiri verme ve toplumsal buluşmalar hayati öneme sahiptir. Samimiyet içermeyen propagandif söylemler ile koltuk pazarlığını çağrıştıran ittifak hesapları, toplumun siyasete güven ve katılımını artırmaz.
Türkiye siyasetinde dil ve tarza tepkili kesimleri siyasete katacak her girişim kritik işlev görecektir. Sessiz çoğunluğa hitap ve onlarla ilişki en zor helalleşme ve ittifak stratejisidir. Zora talip olmayan siyasetçiler kolay seçim sınavlarını bile geçemez.
Siyasetin ülkeyi demokratiklestirmesinin ön adımı partilerin toplumsallaşmasıdir.Belli bir kesime yada dar gruba hapsolmuş politika yapma hevesimiz geniş kesimlere heyecan vermediği gibi onları gün geçtikçe irite ediyor politikadan soğutuyor. Bu doğal elenme ve uzaklaşmayı durduracak her çıkış radikal sonuçlar doğurabilir.
Özellikle siyasetteki sıradanlaşmış çürümeye karşı somut sonuç doğuracak irade beyanları en az kimliklerle ilgili helalleşme kadar önemlidir.
Siyasette daralma ve içe kapanma ile yozlaşma ilişkisi asla göz ardı edilmemelidir. Siyasi kirlenme kaçınılmaz olarak haksız kazanç ve çıkar gruplarının vesayetini, siyaseti kuşatmasını beraberinde getiriyor. Bu nedenle yeni bir sayfa açmak için arınma, ayıklanma kaçınılmaz görünüyor. Helalleşme ve ittifak arayışlarında sonuç doğuracak mesafe almanın ön koşulu temiz siyaset teminatı olarak görülecek kararlılık gosterileridir. Bu anlamda belediyeler merkezi siyasette etkili olmak için avantaj olmak yerine riske dönüşebilir.
Siyasetin finansmanı dahil tüm süreçlerde şeffaflık demokratikleşmenin olmazsa olmazıdır. Helalleşmeyi etkili, ittifakları güvenilir adımlar kılacak olan cumhuriyetin ilk yüzyılının demokrasi muhasebesini partiler penceresinden yapabilmektir.