Independent Türkçe Röportajı: Beyden Geçtik Zaten, Dışarıda Kaldı Başkan, Yüksek Güvenlik Varsa Gardiyan Olur Sultan
Kars Belediye eski Eş Başkanı Ayhan Bilgen Kobani olayları gerekçesiyle 2 Ekim 2020 tarihinden beri tutuklu ve Sincan Cezaevi’nde kalıyor.
Aynı gerekçeyle 2017’de tutuklanıp, sekiz ay cezaevinde kaldıktan sonra 21 Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesi’nin (B. No:2017/5974) “ihlal” kararına rağmen, haksız bir şekilde hala tutukluluğu devam etmekte.
Ayhan Bilgen ile alışılagelmiş röportaj formatının dışında, edebiyat ve şiir dünyasının patikasında dolaşıp; gözaltı süreci, siyasal, toplumsal ve düşünsel alana yönelik argümanları ve kişisel dünyasına yönelik sorular sorduk.
Sorulara vereceği cevabı doğal olarak, siyasi aktörlerin bil(in)dik retorik/demeçler tarzında beklerken, kendisi de edebiyatın ruh veren dünyasından döktürdüğü satırlar ile hem bizi hem siyasal alanı hem de okuru ters köşeye yatırdı, desek sanırım mübalağa olmaz.
Bir söyleşisinde “Edebiyat yönüm zayıf biriyim” dese de, muhtemelen siz de okuyunca böyle olmadığını fark edeceksiniz.
Röportaj, 27 Mayıs darbesinden sonra Necip Fazıl’ın 1961 yılında Sinop Cezaevi’nde iken büyük oğluna hitaben yazdığı “Zindandan Mehmed’e Mektup” üzerinden yürüdüğünden, şiirin önceden okunması hem soruların hem de Ayhan Bilgen’in cevaplarının (muradının) anlaşılması açısından yerinde olacaktır diye düşünmekteyiz.
Soru: Mahpushaneye düştükten sonra sosyal medya mesajlarınızla Şair’in “Üst üste sorular soru içinde” kıvamında arka arkaya sorular sordu(rtt)unuz memleket meselelerine dair. HDP’nin tersi Türkiyelileşmesinden, alternatif siyaset önermenize, muhalefetin özeleştiri yapmasından, hak temelli siyaset anlayışınıza kadar bir dizi alanı ihtiva eden soru(n)lardı bunlar. Bu sizin “her daim bir şeyler yapmalıyım”dan kaynaklı karakterinizin bir yönü mü yoksa “zor zamanda konuşmanın” felsefesi mi?
Ayhan Bilgen:
Soru kılavuzdur hayat içinde
Soru sormasaydı sorgulayanlar
Sanırdık dünyayı tepsi içinde
Diyojen sokakta elinde fener
Bazen dünya döner
Bazen başımız
Bazı cevaplarda da gider başımız
Açılsa kapılar gitsek de şaha
Siyaset gününde son sevilmez
Günahı bilinse hüküm verilmez
Cevabı bilinir çağlar geçince
Soru: Şair’in “Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin” mısrasından hareketle, mahpushane zamanınızı nasıl eritiyorsunuz diye sorsak? Çayı karıştırırken düşünce âleminde cedelleşerek mi? Zaman erisin diye konuşup, zihninizi diri tutarak mı?
Ayhan Bilgen:
Karışsa da çay zaman erimez
Kabarsa da köpük verse de duman
Saat çırpınsa da uzayan günde
Biz volta atmazsak bir an yürümez
Zaman geçse bile umutlar bitmez
Soru: Siz emniyette ve cezaevinde iken, Şair’in mısrasında geçtiği gibi “Hükümet dedikleri zat, çatık kaşlı mıydı?” Kobani olayları üzerinden Savcı ve kolluk güçleri yine Necip Fazıl’ın şiirinde geçtiği gibi “maruzatınızı dinlediler mi? Dert dinler bir hava var mıydı Müdür Bey’de?” Yoksa biletleriniz baştan kesilmiş miydi?
Ayhan Bilgen:
Hükümet kaşını çatmışsa eğer
Dağ tavşana küsmüş bu sefer meğer
Hepimizin derdi kendine yeter
Sermayem derdimiz derdi kim dinler?
Derdime dermandır her zaman ve her yer
Soru: Necip Fazıl’ın “Halimi düşünüp yanma Mehmed’im! Kavuşmak mı? Belki… Daha ölmedim!” mısralarında geçtiği gibi, mahpushaneye düştükten sonra sosyal medyada ses getiren mesajlarınızla “Halimi düşünüp duranlara şimdiden söyleyeyim, daha ölmedim, bitmedim” der gibisiniz? Yanılıyor muyum? Şiirde geçtiği gibi kavuşmak ne zaman olacak bu arada?
Ayhan Bilgen:
Kavuşma dediğin nedir Mehmed’im
Kim diyebilir ki ölmeyeceğim
Başını önüne eğdirmeyecek
Pişmeden, yanmadan, gelmeyeceğim
Ölmeden ölecek
Dönmeyeceğim
Soru: Sosyal medyada mesajlarınızdan sonra Türkiye siyaset sahnesine, partiniz HDP’ye, yeni siyaset dili ve yeni siyaset kalıpları kurulmasına dönük önermelerinizi sunduktan sonra Şair’in mısrasında geçen “Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem… Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!” iç geçirip, evet uğraşıyorum ama anlamazlar dediğiniz oldu mu? Yoksa şiirde geçtiği gibi “Sükût… Kıvrım kıvrım uzuyor” modunda yani sükûta mı düştünüz?
Ayhan Bilgen:
Köle pazarına dönmüş dünyada
Güneşe kelepçe vurduktan sonra
Bilekçe kimsenin ruhuna geçmez
Kıyamet öncesi sükût bitse de
Bilekler bükülür, isyanlar bitmez
İsyanı kendine edince insan
Mahkeme bitse de dava görülmez
Haklar yenilse de ifade bitmez
Soru: “Beni anlamıyorlar, anlasalar bile değişim yönünde harekete geçmiyorlar bir türlü” deyip, Şair’in mırıldandığı gibi “Beni kimsecikler okşamaz madem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem” duygusuyla kendinizi seccadeye ya da Tanrıya daha çok zaman ayırdığınız oldu mu? Yoksa “evet vurdum, ama düşünce ve siyaset anlayışımı da dillendirmekten vazgeçmeyecem” modunda mı oldunuz sürekli?
Ayhan Bilgen:
İnsanı anlamak insan olmaktır
Şikâyet yerine kendin koymaktır
Hallac’ın derdine hemhal bulunsa
Ayaklar altına ilahlar koyulsa
Seccade anlamaz alın konulsa da
Nesim’i misali post soymadıkça
Tespih çeker gibi gün saymadıkça
Kerbela gününde vefa beklenmez
Kufe anlar belki bu derdi amma
Yezid’e satılan kervan yol vermez
Gözyaşı dökmeden sine dövülmez
Soru: “Yazısız, pulsuz dilekçe”nizde yani sosyal medya mesajlarınız ve röportajlarınızda anlatmak istediğiniz meramınızı bize kısa ve öz olarak burada dile getirmek isterseniz, tane tane ne dersiniz kamuoyuna?
Ayhan Bilgen:
İçiçe geçince demir kapılar
Işık mı süzülür kör pencereden
Mazgaldan uzanan karavanalar
Akıl tutulmadan, mantık bitmeden
Dilekçe olmadan işler yürümez
Gökyüzü görülmez sayım olmadan
Üstün aranmadan vakit dolmadan
Yazı anlam bulsa son söz söylenmez
Soru: Siyaset ve düşünce dünyasına yönelik uğraşılarınız dışında kişisel olarak Ayhan Bilgen mahpushanede ne yapıyor? Şiirde geçtiği gibi “Dua dua elleriniz karıncalanıyor” mu mesela? “Gözyaşı döküp tarlaya, yoncalanıyor” mu? Yoksa “Şu bizim koğuş, yeniden bir doğuş” fırsat bu fırsat deyip, yeni siyaset ve hareket modelinize bir doğum evresi mi olacak? Malum kulislerde yeni girişim çabalarınız konuşulmuyor değil?
Ayhan Bilgen:
Karanlığın nursa kabule kırılır
Toprak yatak olur
Kolunsa yastık
Ana rahmi kadar
En soğuk koğuş
Belki o gün başlar yeni bir doğuş
Damla damla büyür onurlu duruş
Adım adım yürür gerçek kurtuluş
Soru: Yeniden milli mücadele çizgisinden, Mazlumder başkanlığıyla sivil toplum mücadelesine, HDP saflarında yer alıp Müslüman kimliğinizle Kürt meselesini dillendirme ve çözme uğraşısıyla geçen şu ahir ömrünüzde “Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin” mısrasında geçtiği gibi, yüküm gerçekten çok ağır ama herşeye rağmen sevi(ni)yorum bu yükü deyip, dimdik durmaya çalışıyor mu Ayhan Bilgen?
Ayhan Bilgen:
İster ayağa kalk istersen sevin
Cüceler dev olmuş, devlerse cüce
Ayaklar baş olmuş, başlar düşünce
Koltuk derdi bitip yüke gelince
Eğri odun çekmez Yunus kendince
Bizim Yunus gelir yük bitmeyince
Soru: Ailenize, partinize, Kars’a, mücadeleyi beraber yürüttüğünüz dostlarınıza, sevenlerinize, belediyedeki mesai arkadaşlarınıza… ne mesaj vermek istersiniz acaba? Necip Fazıl’ın dediği gibi “Başlar yüksekte olsun, sevinin! Ölsek de eve dönsek de, sanmayın bu tekerlek kalacak bu tümsekte” deyip, durmadan çalışın mı diyorsunuz onlara, yoksa “gün doğacak, gün batacak, yarın elbet bizim olacak” mı deyip, geleceğe umut mu ekelim diyorsunuz?
Ayhan Bilgen:
Bir varmış bir yokmuş masal tadında
Fallarda çıkmayan umut bahtında
Şöhret derdim biter ebed deyince
Herşey bir komedi gülüp geçince
Dün geçti gün kaldı yarın gelince
Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
Ayhan Bilgen:
Senin adın Bay Necip, babanın ki Fazıl Bey
Benim adım ise Ayhan, babamın da Muharrem
Beyden geçtik zaten
Dışarda kaldı başkan
Yüksek güvenlik varsa gardiyan olur Sultan
Bu röportaj 30 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.