Özgürlük ve hukuk arasındaki bağlantı çok açık ve güçlüdür. Özgürlük isteyenlerin güç aldığı ana kaynaklardan biri hukuktur. İlk çağlardan beri insanlar; özgür olabilmek için başka bir insanın değişken, önceden bilinemeyen ve keyfi iradesi tarafından değil, yasalar tarafından yönetilmek gerektiğini kabul etmiştir.
Ancak yasalar tarafından yönetilmek özgürlüklerimiz için her zaman yeterli koruma sağlamayabilir. Eğer yasalar, yasa koyucunun dilediği her buyruğu kapsayacak kadar genişlerse, özgürlük yerini kulluğa terk edebilir.
Sadece yasaların varlığı keyfilikten kurtulmaya yetmediği için, yasaların üstünde ve onlara meşruiyet kazandıran, her yerde ve her zaman geçerliliği olan değerler gerekir. O da temel insan hakları ve özgürlükleridir.
Birey, insan olmaktan kaynaklanan vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahiptir. Bireyin doğal hakları yasa koyucunun üstündedir. Hiçbir iktidar, bireyin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden yasalar çıkaramaz.
Devletin en temel amacı, eşit yurttaşların vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklerini korumasıdır. Ve bu, hukuk devletinin en temel görevidir. Devlet, toplumun dışında ve üstünde, kendi başına belirlediği amaçlar güdemez.
Yasama, yürütme ve yargı gücü devlete aittir. Temel hak ve özgürlükler, güçler ayrılığının sert bir biçimde uygulanması ile sağlanır.
Devlet hukukla sınırlıdır. O nedenle demokratik devletin olmazsa olmaz koşulu, siyasi iktidardan ve başka her türlü dış etkenden bağımsız, adil ve etkin işleyen yargıdır.
ADİL YARGILANMA SORUNU
Türkiye’de bir adil yargılanma sorunu olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Adil yargılanmadıkları için haksız yere cezaevlerinde tutulanların bir an önce özgürlüklerine kavuşması gerekmektedir. Bugün cezaevleri bir ıslah yeri olmadığı gibi, yakınları, aileleri ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri bile mağdur eden bir mekanizmaya dönüşmüştür.
Adaleti toplum hayatının her alanında sağlamak zorundayız. Kamu vicdanını yaralayan uygulamalar ve yargı kararları ile karşılaşmaktayız. Yargı mensuplarının bile yargıya güveninin son derece düşük olduğu bir ortamda sade vatandaşın yargıya güvenini inşa etmek kolay olmayacaktır. Bir an önce güven verecek bir adalet düzenini ve adil yargılanmayı tesis etmek durumundayız.