GÖÇ VE GÖÇMEN SORUNU
GÖÇ VE GÖÇMEN SORUNU
Son yıllarda yaşanan iç savaşlar ve bölgesel çatışmalar maalesef uluslararası göç hareketlerinin artmasına yol açmıştır. Eskiden ekonomik, eğitim veya turistik nedenlerle yaşanan bireysel göçler günümüzde yerini kitlesel zorunlu göçlere bırakmıştır. Göç, hem göç eden hem de göçü alan ülkeler açısından hayatın her alanını etkileyen değişimler, işbirlikleri veya çatışmışları da beraberinde getirmektedir. Türkiye halihazırda dünyada en fazla sayıda yerinden zorla edilmiş göçmene ev sahipliği yapmaktadır. İnsanlık Soğuk Savaş sonrası dönemde Ortadoğu, Asya ve Afrika merkezli çatışmalardan kaynaklı göçlere tanıklık etti. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte yaşanan kitlesel göçler, göçün artık tüm kıtaları ve ulusları etkileyen bir insanlık krizi olduğu gerçekliğinin yaşanmasına yol açmıştır. Göç, göçmenler, sığınmacılar gibi statüleri farklı kavramlarla da adlandırılmasına karşın; göç sorununa, mağdurun kimliğine, dinine, diline veya rengine bakmaksızın insan onur ve şahsiyetine uygun insani, ahlaki, medeni ve hukuki haklar temelinde yaklaşılmalıdır.
Türkiye, toplumsal, tarihsel ve siyasi birikimi bağlamında Osmanlı’dan gelen göç yönetim hafızasına sahip bir ülkedir. Ancak son yıllarda izlenen ikircikli ve bazen de siyasi bir araç haline dönüştürülen göç politikasının siyasi, kurumsal, hukuki, toplumsal ve ekonomik düzlemde yönetilemediğine tanık olmaktayız. Göç yönetiminde kamu otoritesinin yanında BM kuruluşları ve ulusal kuruluşlarla işbirliğinin önemli olduğuna inanmaktayız. Türkiye’nin milli menfaatleri ve göçmenlerin çıkarlarını gözeten yeni göçmen politikalarının oluşturulmasının önemsemekteyiz. Bu kapsamda göçün stratejik yönetimi ilkesi bağlamında göçmenlerin insanca yaşama, zorla geri gönderilmeme, kamusal servis ve imkanlardan mevzuatlara ve uluslararası sorumluluklara uygun olarak yararlanma haklarına bağlı olduğumuzu ifade etmek isteriz. Göçmenlerin kendi vatanlarına gönüllü geri dönüşlerini sağlamak için çatışmaya taraf olan tüm aktörlerle, uluslararası kurum ve kuruluşlarla diplomatik süreçlere öncelik verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan göçmenlerin sosyal, toplumsal, ekonomik ve kültürel entegrasyonu ve uyumuna da öncelik verilmelidir. Kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek grupları, siyasi parti temsilcileri ve ilgili aktörlerle birlikte göçmenlerin topluma ve ülkeye yararlı ve katkı sağlayan bireyler olmasını sağlayacak politikaların üretilmesi için ortak çalışmalar yürütülmelidir. Orta ve uzun vadeli çalışmalarla bir yandan göçmenlerin gönüllü geri dönüşünü teşvik etmek, diğer yandan da topluma ve ülkeye uyumlarını güçlendirecek politikalar üretmek gerekmektedir.
GÖÇÜN SEBEPLERİNE ODAKLANMALIYIZ
Küresel ısınma ile birlikte coğrafyamızdaki göç sorunun önümüzdeki yıllarda katlanarak artacağı tahmin edilmektedir. Savaşlar ve diğer afetler, göç dalgalarını tetikleyen diğer nedenlerdir. Göç sorunu kaynağında çözülmesi gereken bir konudur. Savaşlar ve ekonomik krizleri azaltacak uluslararası politikalar geliştirmek ve bu konuda uluslararası camia ile koordineli şekilde hareket etmek gerekir.
Göçün sonuçlarından önce sebeplerine odaklanmak ve bu sorunu yerinde çözmeye çalışmak bir diğer öncelik halini almıştır. Geri dönüşü hızlandırmak ancak bu şekilde gerçekçi olabilecektir. Aksi halde birçok Avrupa ülkesindeki yabancı düşmanı yaklaşımların bir benzerinin Türkiye’de tekrarından ileri gidilemeyecektir. Ülkemizin göçmen ve sığınmacıların yerleşim, barınma, eğitim, kültür, sağlık, güvenlik ve istihdamlarına odaklı etkili bir göçmen, sığınmacı ve kaçak yabancı politikasına ihtiyacı vardır. Bugünkü politikasızlığın bir takım olumsuz sonuçlar doğuracağı şimdiden bellidir.